Süleyman Seba

Şükrü Gülesin, Hakkı Yeten, Şeref Bey seviyesindeki Beşiktaş efsanelerinin son halkası Süleyman Seba. O halkalara bir yenisinin eklenmesi ne kadar zaman alır bilinmez…

Tıpkı Münir Özkul, Erol Günaydın, Hulusi Kentmen gibi, hiç genç olmadığı düşünülür Süleyman Seba’nın. Oysa o da genç olmuştur bir zamanlar; 1926 doğumlu bir adam, genç olmamış olabilir mi?
Mutlaka onun da kanı deli akmış, hayalleri olmuş, gizli gizli sigara, şarap, rakı içmiş, zamanın hızını hiç fark etmemiştir; mutlaka o da babasından azar işitmiş, üzdüğünde anneciğine sarılmış; mutlaka o da bir zaman aşık olmuştur.

Olmuştur olmasına da, asıl aşkı Beşiktaş olmuş besbelli, yoksa Beşiktaş’a adanmış bir hayat olmazdı onunki.

Öyle olmasa, evlenir, boy boy çocukları doğar, memuriyetten tekaüt olur, maçları gücü yettiğince tribünden ya da mahalle kahvesinden izler, kah sevinir kah kızar, kulübün basit bir takipçisi olurdu. Belki de bugün sorulsa, bunu tercih eder kendisi, bilinmez.

Lakin, eğer gerçek aşkı Beşiktaş olmasaydı, belki bugün Beşiktaş var olmaz, Gordon Milne İngiltere’nin altyapılarında çalışan sıradan bir adam olarak kalır, Samet, Rıza, Gökhan, Bora, Metin, Ali, Feyyaz, Ulvi, Recep, Kadir adları ya başka takımların tarihine kazınır ya da sıradan isimler olarak unutulur; bizler başka renklere gönül vermiş hâlde yetişirdi.

Neyse ki bu olmadı. Süleyman Seba, belki de kaçınılmaz şekilde Beşiktaş’a başkan oldu. Böylece azim, sebat, çalışkanlık, adalet, hakkaniyet, itidal gibi bu kadim spor kulübünün ilke edindiği değerler, hayat öpücüğü aldılar.

Geleneklere bağlılığın tutuculaşmadan sergilenmesi, istikrarın yeni dünyanın dayattığı Makyavelizme, tevazunun şovenizme tercih edilmesi, fırsatçılık yerine centilmenliğin benimsenmesi,
bu şövalye karakterin hem kulüp hem de spor tarihinde unutulmaz bir yer edinmesini sağladı.

O sadece spor sahalarında değil, sokakta, markette, iş hayatında görmeyi unuttuğumuz erdemlerin, dürüstlüğünden şüphe etmeden güven duymayı başardığımız büyüklerin, karşı safta olsa da saygı duymaktan geri durulamayan rakiplerin son temsilcilerinden. o hâlâ eksiksizce sembolize ettiği temizliğin, bir zamanlar adil olan bir dünyanın, deforme edilmemiş kuralların, karşılıksız sevginin ve elbette varlığını feda etmeye değecek varlıkların hatırlatıcısı.

Rahat uyu başkan, evlatların burada. Bize emanetin Beşiktaş’ı üzmelerine asla izin vermeyeceğiz!

Buna da bakabilirsiniz

Kardelen – Bir Beşiktaş Hikayesi

Boğaz azgın bir nehir gibi akıyordu Marmara’ya doğru. İstanbul’un üzerine çöken manevi ağırlığı kaldıracak bir …

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir